Başlıyoruz istiklal marşının yazılış hikayesine ama her yerden okuyacağınız türden değil biraz farklı anlatacağız. Bir masal kahramanlarından bahsetmiyoruz, yaşamış bir insandan bahsediyoruz. Herkes empati yapmadan bu olayı anlayamaz. Teklif edilen para 500 cumhuriyet altını. O günkü milletvekili maaşı 8 altın. Mehmet Akif Ersoy şunu deseydi ne kaybederdi; tamam 500 altın güzel eğer kazanırsam yarısı milletin yarısı da benim? 500 altın bir servettir, Akif ise 250 altın alacaktı. Ya da Akif yüzde 10’unu alayım halimi vaktimi bir nebze olsun düzeltirim deseydi kim ne diyebilirdi? Kimse bir şey diyemezdi. Bugün Akif’i konuşurken silikleştirmek isteyen bir kesim var. İstiklal marşını kabul eden ama Mehmet Akif deyince duymazdan gelen… Eee.. Kim yazdı bu istiklal marşını o zaman? Bu şiir hangi ruh hali ile yazıldı. Akif 500 altının bağışlanması şartı ile İstiklal marşını yazmayı kabul etti.

İstiklal marşının yazılış hikayesi

Mehmet Akif Ersoy o dönem şiirleri ile asker üzerinde çok önemli etkisi vardı. Çanakkale ve Sarıkamış şiirleri askerler ve millet üzerinde derin izler bırakmıştı. Yazdığı şiirler ile  toplum ve insanlar üzerindeki Akif’in Yiğit ve kalem tarafını Atatürk de biliyordu. Akif’İstiklal marşını yazması için araya dönemin etkili isimlerini koyarak Akif’ten yazmasını istiyor. Akif işin içinde para olduğundan yazmayı kabul etmiyor. Fakat en sonunda parasız olmak şartıyla yazmayı kabul ediyor. Bu sıralarda yarışmaya 724 adet şiir gelmiş ve elemeler sonucunda 6 tanesi sona kalmıştı. Bu altı şiirin içinde ise kalemi sağlam olan yani kalemi sıradan olmayan Kazım Karabekir ve Kemalettin Kamu gibi şairlerin şiirleri vardı.

Mehmet Akif Ersoy birgün bir dost ortamında çay içerlerken birden ayağı kalktı ve duvarlara daldı. Odadaki kişiler Akif’in bu hallerini bildiği için yani ilham geldiğini anladığı için ses etmediler. Hiç karışmadılar. Kçşeye çekilip sustular. Akif bulunduğu ortamdan dip odaya gitti. Anlatılana göre Akif odada iken garip sesler çıkarmaktaydı içinden bir güğüm kaynatırcasına bir şeyler geliyordu. Ortamdakiler Akif’in bu halini bildiği için hiç karışmadılar hatta bir şeyin mi var dahi demediler. Oradakiler İstiklal marşını yazdığını yani Akif’e ilham geldiğini, İstiklal marşını yazmanın karın ağrısı olduğunu anlamışlardı. Akif dip odadan dışarı çıktı ve oradakilere görüşürüz deyip çıkıp gitti. Oradakiler ışığı alıp acaba istiklal marşını nereye yazdı diye merak edip hemen dip odaya gittiler. Fakat baktılar bir yazı bulamadılar. İyice inceledikten sonra kalem bulamayan Mehmet Akif Ersoy’un tırnakları ile İstiklal marşının ilk satırını (Korkma Sönmez Bu Şafaklarda Yüzen Al Sancak.) tırnakları ile duvara yazdığını gördüler. Akif o gün belki de bugün hiçbirimizin hafızasının almayacağı bir hal ile bu mısraları yazıyor. Burada yaşanan olaylar ve oradan Tacettin Dergahına geçmesi bir süreç… ceplerine doldura doldura, yüreğine doldura doldura… ve bu hadiseden sonra İstiklal marşının yazılması 2 gün sürüyor. Akif’in İstiklal marşını bir çırpıda yazdığı ve donarak yazdığı yerler var. Hatta derler ki ben inanmıyorum bunu Akif’in yazdığına birileri kulağına fısıldadı diyerek mısraların ne kadar anlamlı olduğu ifade edilmiştir o zamanlar.

İşte İstiklal marşını bu ruhu bilmeden okumaya kalkarsak çözemeyiz. Mehmet Akif İstiklal Şiirini yazarken öyle hallere giriyordu ki bazen uykunun arasında uyanıyordu. Tacettin Dergahında Akif hatıralarında şu şekilde bahsetmekteydi; bazen beynimden geçenlere kalemim yetişmiyordu…

İstiklal şairi bu şiiri yazarken “acaba islam aleminde benim omzumdaki ağır yükü hisseden bir ikinci insan var mıdır, bu milletin istiklal marşını yazacağım”şeklinde düşündüğünü ileriki zamanlarda Hasan Basri’ye anlatmıştır. Akif şiire başlarken “Korkma” diye başlamıştır. Bunu yazarken Peygamber Efendimizin (sav) mağaradaki “Korkma Ebubekir Allah bizimle” deyişi aklına geldi ve şiire başladı. Korkma!.. İşte istiklal marşı bu yüzden korkma diye başlar.

Bu ruh ve düşünce ile İstiklal marşı Mehmet Akif Ersoy tarafından 2 günde yazılmış ve ardından mecliste okutularak büyük beğeni kazanmıştır. Daha sonraki zamanlarda ise bestelenmiştir.